ANAYASA HUKUKUNA GİRİŞ DERS NOTU 1

 ANAYASA HUKUKUNA GİRİŞ


Türk Anayasa Tarihi
  1. 1808 – Sened-i İttifak
Osmanlı Devleti'nde, 1808 yılında ayanlar ile merkezi devlet arasında imzalanan bir sözleşmedir.
18. yüzyıla girerken, devletin merkezî otoritesi zayıflamış, Osmanlı Devleti vergi toplama, asker toplama gibi işlerde ayanlara başvurmak ve ayanların gücünden istifade etmek durumunda kalmıştı. Devlet yönetiminde merkezi idareden ayrı olarak güçlenen ve kendi bölgelerinde etkili olan ayanlar ile merkezi devlet oto- ritesini güçlendirmeye çalışan Alemdar Mustafa Paşa öncülüğünde bir toplantı yapıldı. Bu toplantı sonucunda imzalanan belge Sened-i İttifak olarak adlandırılır.
Merkezi yönetim ile yönetilenler arasında, yönetim biçimine çeşitli kurallar getirilmesi sonucu doğurduğu iddia edilen bu belge, ilk anayasal belge olarak kabul edilir
Bir anayasa değil, anayasal belgedir.
Hükümlerin uygulanmasını sağlayacak bir mekanizma yoktur.
  1. 1839 Tanzimat Fermanı (Gülhane Hatt-ı Hümayunu)
Osmanlı tarihinin en önemli belgelerinden biri olan bu metin, okunduğu yerden ötürü Gülhane Hatt-ı Hümayunu adıyla da anılır.
Tanzimat Fermanında bir şekilde devlet iktidarının sınırlandırılması söz konusudur. Tanzimat Fermanı Osmanlı tebaasına birtakım temel hak ve özgürlükler de tanımaktadır. Tanzimat Fermanının devlet iktidarını sınırlandırması, Padişahın kendi kendini sınırlandırması biçimindedir. Özellikle bu nitelikleri Tanzimat Fermanı’nı anayasacılık hareketleri içerisinde önemli bir adım haline getirmektedir
  1. 1856 Islahat Fermanı
Yapıldığı dönem ve içerdiği hükümler açısından yabancı devletlerin isteği üzerine hazırlanmış ve okunmuş bir ferman olarak nitelendirilir. Daha önce okunmuş olan Tanzimat Fermanı’ndaki hükümlerin aynen tekrar edilmesi ile başlayan ferman Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında eşitlik sağlamayı amaçlayan bir belgedir.

Islahat Fermanı ile o dönem Avrupa ülkelerinde görülen temel hak ve özgürlüklerin önemli bir kısmının Osmanlı İmparatorluğunda da tanındığı söylenebilir.
Islahat Fermanı, Sened-i İttifak ile başlayan, Tanzimat Fermanı ile devam eden Osmanlı anayasacılık hareketleri içinde atılmış önemli bir adımdır.
  1. 1876 Kanun-i Esasi
Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olarak yürürlüğe giren Kanun-i Esasi 23 Aralık 1876’da ilan edilerek yürürlüğe girmiştir. II. Abdülhamit dönemine rastlayan Kanun-i Esasi devlet yönetimine bir meclisin katılmasını sağlayan, dönemi içinde batılı anlamda bir anayasal sistem kuran ilk yazılı Türk anayasasıdır. I. Meşrutiyet olarak adlandırılan dönemi başlatan bu anayasa II. Abdülhamit tarafından 1878 yılında askıya alınarak meclis kapatılmıştır. 1908 yılında II. Meşrutiyet dönemi ile birlikte tekrar yürürlüğe girmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna değin uygulanabilmiştir.
1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin belli başlı maddeleri incelendiğinde şu özellikleri ve hükümleri taşıdığını söyleyebiliriz.
  • Yönetim biçimi monarşidir. Ancak devlet iktidarına sahip olan padişahın yetkilerini bir meclis ile paylaşması sebebiyle sisteme Meşruti Monarşi diyebiliriz
  • Yasama görevi, Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusan’dan oluşan meclis tarafından yürütülür. Ayan Meclisi üyeleri padişah tarafından, Mebusan Meclisi üyeleri ise dört yılda bir yapılacak olan seçimde halk tarafından seçilir.
  • Yürütme görevi Bakanlar Kurulu'na aittir. Bakanlar Kurulu'nun başı ise padişahtır. Bakanlar Kurulu kanun teklif etmeye yetkilidir.
  • Hükümetin işleri ile ilgili padişaha bilgi ve hesap verme yükümlülüğü vardır.
  • Özel mülkiyet, eğitim ve öğretim, inanç ve basın özgürlükleri düzenlenmiş, ticaret serbestisi getirilmiş, müsadere, angarya, eziyet ve işkence doğrudan kanuni esasi ile yasaklanmıştır.
2.Abdulhamit, 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşını bahane ederek Meclis-i Mebusan'ı kapatmış ve kanuni esasinin yürürlüğünü durdurmuştur.
İkinci Meşrutiyet Devri
Kanuni Esasi, 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte yeniden yürürlüğe girmiştir.
İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yapılan seçimle- rin ardından oluşan yeni Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de yeniden çalışmalarına başlamıştır.
8 Ağustos 1909'da Kanun-i Esasi üzerinde yapılan değişiklikler ile padişahın yetkileri sembolik bir düzeye indirilmiştir. Artık vekiller heyeti (bakanlar kurulu) meclise karşı sorumlu olacak, Meclisten güvenoyu alamayan vekillerin ve hükümetin görevi sona erecek, Meclis başkanını padişah değil, meclis kendisi seçecektir. Padişaha meclisi kapatma yetkisi tanınmakla birlikte, bu yetki koşullara bağlanmış ve üç ay içinde yeni seçimlerin yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Ayrıca toplantı özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerden bazıları anayasaya eklenmiştir.
Kanuni Esasi Meclis-i Mebusan’ın kapatılması ile uygulanamaz hale gelmekle birlikte, Milli Mücadele döneminde, 1921 Anayasası olarak kabul edilen Teşkilatı Esasiye Kanunu ile birlikte kullanıldığı durumlar da olmuştur.
  1. 1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu)
20 Ocak 1921'de, TBMM tarafından kabul edilen ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu), niteliğini taşır.
  • Milli egemenliğin halka ait olduğunu belirtmiş olması en önemli özelliğidir. “Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir.”
  • Yönetim biçimi olarak kuvvetler birliği sistemini benimsediği söylenebilir. Meclis Hükümeti sistemi benimsenmiştir “Yürütme gücü ve yasama yetkisi, ulusun tek ve gerçek temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi'nde belirir ve toplanır. “Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi'nce yönetilir ve hükümeti "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti" adını alır.
  • TBMM’nin oluşumuyla ilgili ayrıntılı düzenlemelere yer verir. “Büyük Millet Meclisi vilayetler halkınca seçilen üyelerden kurulur. Büyük Millet Meclisi'nin seçimi iki yılda bir yapılır. Seçilen üyelerin üyelik süresi iki yıl olup bu üyeler yeniden seçilebilirler. Eski meclisin  görevi yeni meclis toplanıncaya kadar sürer. Büyük Millet Meclisi üyelerinin her biri, kendini seçen ilin ayrıca bütün ulusun vekilidir.”

  • Yürütme yetkisi TBMM’de olmakla birlikte, Büyük Millet Meclisi, bakanlıkları, seçtiği bakanlar aracılığıyla yönetir.
  • 1921 Anayasası’nda yargı düzenlenmemiştir.
  • Saltanatın kaldırılması 1921 Anayasası dönemine rastlar.
1921 Anayasası kısa, 23 maddelik bir anayasadır. Milli mücadele döneminde yönetim boşluğunu dol- durmak amacı güden bu yüzden kapsamlı anayasal düzenlemeler içermeyen bir anayasadır. Temel hak ve özgürlüklere yer vermemiştir.
1923 Anayasa Değişiklikleri; 1921 Anayasasında, 1923 yılında önemli değişiklikler yapılmıştır.
Bu değişikliklere göre,
  1. Türkiye Cumhuriyetinin hükümet şeklinin Cumhuriyet olacağı,
  2. Cumhurbaşkanının TBMM tarafından ve kendi üyeleri arasından seçileceği ve tekrar seçilmenin mümkün olacağı, Başbakanın Cumhurbaşkanınca Meclisin uygun bulmasına sunulacağı,
  3. Devletin dininin İslâm, resmi dilinin Türkçe olacağı hükümleri kabul edilmiştir.
  1. 1924 Anayasası
Milli Mücadele döneminin başarıyla sonuçlandırılmasından sonra, temelleri 1921 Anayasası ile atılan yeni Türkiye’nin yeni bir Anayasaya gereksinimi vardı. TBMM’nde çalışmalar ve görüşmeler sonucunda, 20 Nisan 1924’te yeni Anayasa kabul edildi.
1924 Anayasası Türkiye Cumhuriyeti devletinin organik olarak kuruluşunu sağlayan anayasa olarak kabul edilebilir. Getirdiği düzenlemeler incelenecek olursa;
  • Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bu anayasa ile de benimsenmiştir. Egemenlik Türk milletini temsil eden TBMM tarafından kullanılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin tek ve gerçek temsilcisi olup millet adına egemenlik hakkını kullanmaya yetkili tek organdır.
  • 1924 Anayasası Cumhuriyet ilkesini temel almıştır. Nitekim anayasanın 1. Maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” demektedir. Bu hükümle devle- tin yönetim şeklinin “cumhuriyet rejimi olduğu” belirtilerek, ülkeyi idare edeceklerin ancak seçim yoluyla bu hakkı elde edebilecekleri kabul edilmiştir.

      ✓ 1924 Anayasası da güçler birliği sistemini kabul etmiştir. Parlamenter sistem ile meclis hükümeti arasında karma bir hükümet sistemi benimsemiştir. (Kuvvetler birliği ve görevler ayrılı- ğı)Anayasanın 5 nci Maddesi “yasama yetkisi ve yürütme gücü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde belirir ve toplanır” demektedir. Anayasa TBMM’ye önemli bir üstünlük ve ayrıcalık tanımış yetkileri TBMM’de toplamıştır. Yasama yetkisini ve görevini meclis doğrudan kendisi kullanır. Bu görevler arasında; “Kanun koymak, tefsir etmek, kanunları değiştirmek, kaldırmak, devletlerle sözleşmeler yapmak, barış yapmak, savaş ilan etmek, devlet bütçesini incelemek ve onamak, para basmak, genel ve özel af çıkarmak, idam kararlarını onaylamak” gibi yasama görevleri bulunmaktadır. Yürütme yetkisini ise meclis tarafından seçilecek bir Cumhurbaşkanı ve onun atayacağı bakanlar kurulu aracılığıyla kullanır.

1924 Anayasası yargı yetkisini bağımsız mahkeme- lere vermiştir. Anayasa yargı organlarının verdiği kararların, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile İcra Ve- killeri Heyeti’nce değiştirilemeyeceğini ve yerine getirilmesine mani olunamayacağını hüküm altına alarak, yargı kararlarına hem teminat hem de bağımsızlık getirmiştir. 1924 Anayasası, 1921 Anayasası’nın aksine yargı kuvvetini Meclise vermemiş, bağımsız mahkemelere bırakmıştır.
1924 Anayasası’na göre Devletin dini İslam, başkenti Ankara ve dili Türkçe’dir. Anayasanın ilk dü- zenlemesinde resmi dininin İslam olduğu belirtilmiş, şeriat hükümlerinin meclis aracılığıyla yürütüleceği düzenlenmiş ancak 1928 yılında yapılan değişiklikle devletin dinine ilişkin hüküm kaldırılmıştır. 1937 yılında diğer Atatürk ilkeleri ile birlikte Laiklik ilkesi de anayasaya girerek laik devlet modeli benimsenmiştir.
1924 Anayasası sert bir anayasadır. Anayasanın değiştirilebilmesi için “Değişiklik teklifinin Meclis tam üyesinin en az üçte biri tarafından imzalanması şarttır. Değişiklikler ancak tam sayısının üçte iki oy çokluğu ile kabul edilebilir.” Bunun yanı sıra

102. maddenin son fıkrasına göre “Bu kanunun, Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki birinci maddesinde değişiklik ve başkalama yapılması hiçbir türlü teklif dahi edilemez.”
  • 1934’de yapılan değişikliklerle kadınlara milletvekili seçme ve seçilebilme hakkı verilmiş ve seçmen

yaşı 18’den 22’ye çıkartılmıştır. Bu değişiklik ile genel oy ilkesi ilk defa uygulanabilir hale gelmiştir.
  • 1924 (Terakkiperver Fırka) ve 1930 (Serbest Fırka) yıllarındaki iki başarısız deneyim dışında, 1945 senesine kadar, tek parti yönetimi sürdürülmüştür. 1945 yılında Milli Kalkınma Partisi, 1946' da ise Demokrat Parti kurulmuştur. 1946 yılında yapılan seçimle ilk kez çok partili siyasal hayata geçilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun süre yürürlükte kalan Anayasası niteliğindeki 1924 Anayasası, 27 Mayıs 1960 askeri hareketine kadar yürürlükte kalmış ve bu hareketle birlikte yürürlükten kalkmıştır.
  1. 1961 Anayasası
27 Mayıs askeri müdahalesi sonucunda oluşturulan kurucu meclis tarafından hazırlanan 1961 anayasası temel hak ve özgürlüklerin geniş bir şekilde düzenlendiği, diğer anayasalarla karşılaştırıldığında demokratik özelliği öne çıkan bir anayasadır. 1961 anayasasını hazırlayan kurucu meclisin askeri kanadında Milli Birlik Komitesi, sivil kanadında ise Temsilciler Meclisi bulunur.
Bu anayasa 9 Temmuz 1961’de halkoyuna sunulmuştur. Seçmenlerin % 81’inin katıldığı oylamada yeni anayasa % 61,7 evet oyuyla kabul edilmiştir. Böylece Türk tarihinde ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halkoyu ile kabul edilmiştir.
1961 Anayasası ile getirilen ve öne çıkan düzenlemeler şu şekilde sıralanabilir.
Egemenlik: 1961 anayasası anayasaya egemenliğin yetkili organlar eliyle ve anayasanın koyduğu esaslar çerçevesinde kullanılacağını düzenlemiştir. TBMM’nin sınırsız egemenlik gücü ortadan kaldırılmış ve TBMM anayasal bir organ niteliğine büründürülmüştür.
Anayasanın Üstünlüğü: 1961 anayasasının 8. mad- desine göre kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamları ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Bu madde ile anayasanın üstünlüğü ilkesi açıkça kabul edilmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kurularak özellikle yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğu denetime tabi tutulmuş ve anayasanın üstünlüğü ilkesi desteklenmiştir.
Kuvvetler Ayrılığı: 1961 anayasası ile kuvvetlerin yumuşak bir biçimde ayrılması sağlanarak parlamenter sisteme geçilmiştir. Yasama yetkisi TBMM’ne verilmiş,
ayrıca TBMM iki meclisli bir yapıda oluşturulmuştur. 1961 anayasasına göre TBMM, halk tarafından seçilen milletvekillerinden kurulan Millet Meclisi ve yine bir kısmı halk tarafından seçilen, bunun yanı sıra kontenjan ve doğal senatörlerden kurulan Cumhuriyet Sena- tosundan oluşur. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’na verilerek yürütme yetkisi meclisten ayrılmıştır. 1961 anayasası yargı bağımsızlığını tüm güvenceleriyle birlikte gerçekleştirmiştir.
Temel Hak ve Özgürlükler: 1961 anayasası temel hak ve özgürlükler alanında kapsamlı ve demokratik bir düzenleme yapmıştır. 1924 anayasasında yalnızca sayılmakla yetinilen bu hakların kapsamı genişletilmiş, kullanılmasıyla sınırlandırılması ve durdurulması konu- larına ilişkin geniş bir çalışma yapmıştır. Buna göre temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanun ile ve hakkın özüne dokunulmadan gerçekleştirilecektir.
Ayrıca 1961 anayasası ile sosyal devlet ilkesi ilk kez anayasal bir ilke olarak benimsenmiştir.
Laiklik ilkesi anayasada aynen kabul edilmiştir.
1961 anayasası ile çoğunlukçu demokrasi anlayışından çoğulcu demokrasi anlayışına geçilmiştir.
Yürütmenin, yönetimin tüm eylemleri, kararları anayasal bir kuruluş olan Danıştay denetimine verilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Mart 1971’de verdiği muhtıra ile yönetim biçimi geçici bir kesintiye uğramış 1971-73 yılları arasında ara rejim dönemi denebilecek bir yönetim biçimi yaşanmıştır. Bu tarihler arasında 1961 Anayasasında bazı önemli değişiklikler yapılmıştır.
  • Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiştir.
  • Üniversite özerkliği sınırlandırılmış, TRT’nin özerkliği kaldırılmıştır.
  • Milli Güvenlik Kurulu’nun yardımcılık etme görevi, ‘tavsiye etme’ olarak düzenlenmiş ve kurulun etkisi arttırılmıştır.
  • Yürütme güçlendirilmiştir.
  • Temel hakların sınırlandırılmasında, genel sınırlama sebepleri ve ayrıca bazı temel haklara da özel sınırlama sebepleri getirilmiştir.

  • Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuş, Danıştay’ın görevlerinin bir kısmı bu mahkemeye devredilmiştir.
  • Devlet Güvenlik Mahkemeleri de bu değişikliklerle kurulmuştur. (DGM’ler 2004 anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır)
12 Eylül 1980’de yapılan asker müdahale ile1961 anayasası yürürlükten kaldırılmış Milli Güvenlik Konseyi oluşturulmuş ve 1982 anayasasının hazırlıkları başlatılmıştır.
  1. 1982 Anayasası
12 Eylül müdahalesi ile birlikte yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi genel olarak devlet yetkilerini kullanmaya başlamıştır. MGK Başkanı Cumhurbaşkanın yetkilerine sahipti Milli Güvenlik Konseyi de yasama görevini üstlendi.
Milli Güvenlik Konseyi 1981 yılında bir kurucu meclis oluşturarak yeni anayasa çalışmalarına başladı. Bu kurucu meclisin askeri kanadında Milli Güvenlik Konseyi, sivil kanadında ise danışma meclisi vardı. Bu kurucu meclis yeni bir anayasa yapılıp demokratik sisteme geçilene kadar geçen sürede; yeni anayasayı ve bu anayasanın halkoyuna sunuluşunu hazırlamak, siyasi partiler kanunu hazırlamak, seçim kanunu hazırlamak ve TBMM kurulup göreve başlayıncaya kadar yasama yetkisine dayanarak, kanun koyma, değiştirme, kaldırma işleri yapmak, görevlerini üstlendi.
1982 Anayasası daha sonra birçok değişiklik geçirerek kabul ediliş dönemindeki bazı özelliklerini yitirdiği söylenebilir. Ancak kabul edildiği zaman dönemine bakılarak bazı özellikleri şöyle sıralanabilir.
  • Geçiş dönemi öngörmüştür.
  • Referandum ile anayasanın kabulü ve Cumhurbaşkanlığı seçimi birleştirilmiştir.
  • Diğer anayasalar göre daha katı bir anayasadır.
  • Milli Güvenlik Konseyinin düzenlediği kanunların anayasaya aykırılığı iddia edilemez. (Bu düzenleme 2001 anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır)
  • Otoritenin ağırlığı artmıştır. Kamu yararının, kişilerin yararından önce geldiği düşüncesi ve anarşi kaygıları sebebiyle hak ve hürriyetlerde sınırlama- lara gidilmiştir. Güçlü devlet, otoriter idare kavramları ön plana çıkmıştır.
Yürütme organı güçlendirilmiştir. Özellikle yürütme içinde Cumhurbaşkanı makamı güçlendirilmiştir.

Siyasi karar alma mekanizmalarındaki tıkanıkları giderici hükümler getirilmiştir.
Diğer anayasalardan daha kazuistik bir şekilde hazırlanmıştır.

Kabul edilişinden bu yana 1982 Anayasası’nda yapılan değişiklikler
1987 Değişiklikleri
  • 21 olan seçme ve halkoylamasına katılma yaşı 19'a indirildi;
  • 400 olan milletvekili sayısı 450'ye çıkarıldı.
  • 12 Eylül döneminde getirilen, siyasi partilerin ve liderlerinin siyasi yasaklarına ilişkin geçici 4. madde, yapılan referandumla yürürlükten kaldırıldı. Böylece, siyasi partilerin ve liderlerinin yasakları sona erdi.
1993 Değişiklikleri
  • Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbest bırakıldı
1995 Değişiklikleri
  • Tutuklulara ve yurtdışında bulunan vatandaşlara oy kullanma hakkı verildi
  • Milletvekili sayısı 550’ye çıkarıldı
  • Oy kullanma yaşı 19’dan 18’ e indirildi
  • Yükseköğretim elemanları ve öğrencilerinin siyasi partilere üye olabileceği düzenlendi.
  • Devletin, siyasi partilere mali yardımı düzenlendi
  • Milletvekillerinin istifasında, kabul için aranan salt çoğunluk şartı kaldırıldı
1999 Değişiklikleri
  • Özelleştirme maddesi düzenlenerek liberal devlet sistemine geçiş hızlandırıldı
  • Kamu hizmetlerinin gördürülmesi ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların (özellikle çok uluslu şirketler) çözümü için tahkim yolu getirildi.

2001 Değişiklikleri
  • Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında kullanılan genel sınırlama sebepleri kaldırıldı ve sınırlamanın ancak ilgili maddede yeralan özel sınırlama sebeplerine göre yapılabileceği kabul edildi. Hakların sınırlandırılmasında öze dokunma yasağı, ölçülülük, laik cumhuriyetin gerekleri ölçütleri düzenlendi.
  • Adil yargılanma hakkı anayasal bir düzenleme haline getirildi
  • Yakalama ve tutuklama süreleri yeniden düzenlendi
Kanuna aykırı bulguların delil olamayacağı ilkesi getirildi
  • Ailenin, eşler arasındaki eşitliğe dayanacağı kuralı düzenlenerek aile reisi kavramı kaldırılmış oldu.
  • Kamulaştırma bedelinin kural olarak peşin ödeneceği kabul edildi.
  • Taksirli suçlardan mahkumiyet alan hükümlülerin oy kullanabileceği düzenlendi
  • Seçim kanunlarında ve siyasi partiler kanununda yapılacak değişikliklerin, bir yıl geçmeden uygulanamayacağı hükmü getirildi.
  • Dilekçe hakkı, karşılıklı olmak koşuluyla Türkiye’de ikamet eden yabancılara da tanındı.
  • Meclis soruşturması açılması oylaması ve Yüce Divan’a sevk için yapılacak oylamanın gizli oyla yapılması prensibi kabul edildi.
  • Siyasi partilerin kapatılması davalarında, temelli kapatma yerine kısmen ya da tamamen devlet yardımından yoksun bırakmaya da karar verilebileceği, siyasi partilerin kapatılmasında 3/5 çoğunluk aranması gerektiği düzenlendi
  • Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelere yargı yolunu kapatan geçici 15. madde kaldırıldı ve yargı yolu açılmış oldu.
2002 Değişiklikleri
  • Bir ilin veya seçim çevresinin mecliste üyesi kalmaması durumunda, 90 günü izleyen ilk Pazar günü ara seçime gidileceği kuralı getirildi
Milletvekili seçilme şartları arasında yer alan “ideolojik veya anarşik eylemlere” ibaresi, “terör eylemlerine” olarak değiştirildi.
2004 Değişiklikleri
  • DGM’ler kaldırıldı
  • İdam cezası tamamen kaldırıldı
  • Uluslararası Adalet Divanı’na taraf olmanın yükümlülüğü dolayısıyla vatandaşın da yabancı bir ülkeye verilebileceği kabul edildi
  • Milletlerarası anlaşmaların anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceği prensibi kabul edildi.
2005 Değişiklikleri
  • RTÜK’ün oluşumu anayasal düzenleme haline getirildi
  • Sayıştay’ın görevleriyle ilgili düzenlemeler yapılarak, mahalli idarelerin mali denetiminin Sayıştay tarafından yapılacağı kabul edildi
2006 Değişiklikleri
  • Seçmen yaşı 25’e indirildi.
2007 Değişiklikleri
  • Milletvekili genel seçimleri 5 yıldan 4 yıla indi- rildi.
  • Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği, görev süresinin 5 yıl olacağı ve en fazla iki kez seçilebileceği düzenlendi.
  • Cumhurbaşkanlığı için 20 milletvekilinin veya toplamı %10 alan siyasi partilerin aday göste- rebileceği kabul edildi.
  • Meclisin toplantı yeter sayısının bütün oturumlar için 1/3 olduğu hükmü düzenlendi
2010 Değişiklikleri
  • Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, şehit dul ve yetimleri ile mamul ve gaziler için ayrıcalıklar tanı- nabileceği düzenlenmiştir.
  • “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir….” Özel hayatın gizliliği ile ilgili anayasal güvenceler getirilmiştir.
  • “Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.” Seyahat özgürlüğü ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.

  • Sendika hakkı maddesinde yapılan düzenleme ile birden fazla sendikaya üye olabilmenin yolu açılmıştır.
  • Memurlara toplu sözleşme yapma hakkı tanınmıştır.
  • Kamu Denetçiliği kurumu anayasal bir kuruluş haline gelmiştir.
  • Parti kapatma kararı ile Anayasa Mahkemesinin milletvekilliğini sona erdirebilmesi kaldırılmıştır.
  • TBMM başkanlık divanının görev süreleri 2007 anayasa değişikliği ile yapılan düzenlemeye göre yeniden sekillendirilmiştir.
  • Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı kısmi yargı yolu açılmış, idarenin yargısal denetiminde yerindelik denetimi yapılamayacağı düzenlenmiştir.
  • Memurlara verilen disiplin cezaları içerisinde yargı yolu kapalı olan uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu açılmıştır.
  • Sivil kişilerin askeri mahkemelerde yargılanamayacağı düzenlenmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin kuruluş çalışma ve esasları kapsamlı bir şekilde yeniden düzen- lenmiştir.
  • Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kuruluş çalışma ve esasları kapsamlı bir şekilde ye- niden düzenlenmiştir.
  • Ekonomik ve Sosyal Konsey anayasal bir kuruluş haline getirilmiştir.
  • Anayasanın Geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. 12 Eylül 1980 askeri harekatı ile göreve gelen askeri yönetimin işlemlerine karşı yargı yolunu kapatan bu maddenin kaldırılmasıyla bu dönem yöneticilerinin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açılmıştır.












Muhammed Furkan KIZILATEŞ

Some say he’s half man half fish, others say he’s more of a seventy/thirty split. Either way he’s a fishy bastard.