BAŞÖRTÜSÜ KULLANDIĞI İÇİN DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARILMA NEDENİYLE DİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İHLAL EDER Mİ?

Ağustos 02, 2018 0 Comments

Olaylar
Başvurucuya, memur olarak görev yaptığı kamu kurumunda (İdare), başörtüsü kullandığı gerekçesiyle disiplin cezaları ile olumsuz sicil notu verilmiştir. Başörtüsü kullanmaya devam eden başvurucu devlet memurluğundan çıkarılmıştır.
Derece Mahkemesi başvurucunun sözlü savunması alınmadığı gerekçesiyle iptal kararı vermiş bunun üzerine İdarenin yaptığı temyiz başvurusu Danıştay tarafından kabul edilmiştir. Derece Mahkemesi de bu karara uyarak davayı reddetmiştir. Başvurucunun davanın reddi kararına yaptığı temyiz ve karar düzeltme başvuruları da kabul edilmemiştir.
Derece Mahkemesinin bahsi geçen iptal kararından sonra yargısal süreç devam ederken mahkemenin iptal kararında gösterilen usul eksiklikleri giderilerek başvurucuya tekrar devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmiştir. Bu cezaya karşı açılan dava da İdare Mahkemesince reddedilmiştir
Temyiz üzerine anılan karar Danıştay tarafından onanmıştır. Başvurucunun yaptığı karar düzeltme başvurusu inceleme aşamasındayken Danıştayın ret kararında atıf yaptığı 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir.
Başvurucu bu davalardan ayrı olarak 5525 sayılı Kanun’dan yararlanıp görevine tekrar atanma isteğiyle İdareye başvurmuş ancak  “açıktan personel alımı yapılmadığı" gerekçesiyle talebi reddedilmiştir.
Anılan ret işlemine ve bu işlemin dayanağı olan "Disiplin Cezalarının Affı" konulu genelgeye karşı başvurucu tarafından açılan dava Danıştay tarafından reddedilmiştir. Temyiz ve karar düzeltme başvurusu da reddedilen başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur. 
Başvurucu, bireysel başvuru yaptıktan sonra verdiği dilekçesinde 5525 sayılı Kanun'dan yararlanarak başka bir kamu kurumunda göreve başladığını ve buradan emekli olduğunu belirtmiştir.
İddialar 
Başvurucu, dinî inancı gereği başörtüsü kullanması nedeniyle devlet memurluğundan çıkarılmasının din özgürlüğünü ihlal ettiğini öne sürmüştür. 
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa’nın 24. maddesiyle anlam ve kapsamı belirlenen din ve vicdan özgürlüğü, herkesin “din veya inancını açığa vurma özgürlüğünü”, “din ve inancını değiştirme özgürlüğünü”, kişilerin diledikleri inanç ve kanıya sahip olmalarını, herhangi bir inanç ve kanaate sahip olmamalarını güvence altına almaktadır.
Anayasa’nın 24. maddesinin koruduğu hakkın vazgeçilmez olmasının nedeni, din özgürlüğünün hukukun üstünlüğüne dayanan, etkili ve anlamlı bir demokrasinin temellerinin kurulması ve sürdürülmesi için hayati öneme sahip olmasıdır.
Farklı dinî inançlara sahip olanlar ya da herhangi bir inanca sahip olmayanlar laik devletin koruması altındadır. Nitekim Anayasa’nın 2. maddesinin gerekçesinde yapılan tanıma göre Hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen lâiklik, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tâbi kılınmaması anlamına gelirDevlet, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşebileceği ortamı hazırlamak için gerekli önlemleri almak zorundadır.
Bu anlamda laiklik, devlete negatif ve pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Negatif yükümlülük, bireylerin din özgürlüğüne zorunlu nedenler olmadıkça müdahale edilmemesini gerektirmektedir. Pozitif yükümlülük ise devletin din özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırması, kişilerin inandıkları gibi yaşayabileceği uygun ortamı ve imkânları sağlaması ödevini beraberinde getirmektedir.
Kamu görevlilerinin -yapmakta oldukları görevin kendine has koşulları gözetilmeksizin- inançları gereği başörtüsü kullanmalarına izin verilmesinin kategorik olarak kamu hizmetlerinde laiklik ilkesine aykırı olduğu yönündeki argümanlar kabul edilemez. Kamu görevlilerinin başörtüsü gibi toplumsal çeşitliliği yansıtan bir dini açığa vurma vasıtasını kullanmasını toplumsal birliği tehdit eden unsur olarak görmek demokrasi ve çoğulcu laiklik anlayışı ile bağdaşmaz.
Başvurucu, dinî inancının gereği olarak başörtüsü kullanması nedeniyle devlet memurluğundan çıkarma yaptırımı ile cezalandırılmıştır. Bu ceza başvurucunun dinini açığa vurma hakkına bir müdahale teşkil etmektedir.
Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, derece mahkemelerinin müdahaleye neden olan kararlarında dayandıkları gerekçelerin din özgürlüğünü kısıtlama bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır. Din özgürlüğüne Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 24. maddesini ihlal edecektir.
Somut olayda idarenin ve derece mahkemelerinin bir kamu görevlisinin sırf başörtüsü kullanmış olmasının kamu düzenini bozduğu şeklinde kategorik bir varsayımdan hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Olayda ne İdarenin ne de derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun başörtüsü kullanmasının saldırgan, başkalarının inançlarına müdahale eden nitelikte, baskıcı ve/veya tahrik edici olduğu ya da kendi inancını zorla dayatma amacı bulunduğu veya kurumsal işleyişi tahrip ettiği, birtakım karışıklıklara ve düzensizliklere neden olduğu gösterilmiştir. Kamu makamları sadece başvurucunun başörtüsünü çıkarmamakta ısrarlı olduğu yönünde bir tespitte bulunmuş, ancak başvurucunun bu ısrarının ne gibi olumsuzluklara yol açtığı/açabileceği yönünde bir değerlendirmeye yer vermemiştir. Bu nedenle başvurucunun dinini açığa vurma hakkına yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması için hangi zorunlu toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği anlaşılamamaktadır.
Ayrıca başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuattaki yaptırımı esasen kınama disiplin cezası olarak belirlenmiş olan başörtüsü kullanma şeklindeki hareketin idare ve derece mahkemelerince, nasıl devlet memurluğundan çıkarılmayı gerektiren fiiller kapsamında değerlendirildiği de anlaşılamamıştır.
Öte yandan başvurucuya başörtüsü kullanması nedeniyle verilen devlet memurluğundan çıkarma cezası en ağır disiplin yaptırımıdır. Başvurucuya maddi ve manevi olarak çok ağır külfetler yükleyen bu cezanın orantılı olduğundan da söz edilemez.
Sonuç olarak başvuruya konu müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve kamu düzeninin korunmasına yönelik meşru amaçlar ile makul bir orantılılık ilişkisi içinde olduğu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş değildir. Bu nedenle başvuruya konu müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale değildir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına alınan din özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.  
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. 

Muhammed Furkan KIZILATEŞ

Some say he’s half man half fish, others say he’s more of a seventy/thirty split. Either way he’s a fishy bastard.